27 Mart 2013 Çarşamba

BLOG'DA ACEMİ VAR!




Bundan bir, iki ay hatta birkaç yıl sonra geriye dönüp baktığımda ‘ilk post’um buymuş demek’ diyeceğim bir yazının ilk cümleleri bunlar.. Her blog’un bir giriş yazısı olmalı mı, eğer cevap evetse bu giriş yazısında neler olmalı pek bir fikrim yok.. Adeta arabanın arka koltuğunda kurulmuş oturan çocuğun ‘arabada bebek var’ yazısının anlamını kavrayamaması gibi benim de durumum.. Evet, blog’da acemi var ve bununla ne yapabileceğime dair hiçbir fikrim yok..


Bir sırla başlayalım mı? Aslında bu benim açtığım ilk blog değil. Daha önce sayısını hatırlamadığım kadar hesap açtım; modayla ilgili yazdığım da oldu, kelin ilacı olsa kendi başına sürer aşk hikayeleri anlattığım da. Gezip gördüğüm yerleri paylaşmak istedim bir dönem. Sonra ben en iyisi Erasmus günlüğü tutayım dedim ama gelin görün ki ne günlük tutabildim, ne dikiş tutturabildim blog hayatımda. Olmadı, hep bir aksilik çıktı ve bıraktım. Öyle yazmayı bir iki günlüğüne bırakmak bana göre değil ya, tamamen kapattım hesaplarımı.


Şimdi ne işin var burada, bu kez ne yazmak istiyorsun diye sorarsanız ona da cevabım var; ben artık bir şey değil her şeyi yazmak istiyorum. Gezip görüp, hayran kaldığım bir şehri de anlatmak istiyorum, aşık olduğum bir elbiseyi de. Tiffany mavisi ojemle aramdaki anlamsız fakat bir o kadar güçlü bağ da deli gibi aşık olduğum adam da anlatılmaya değer benim gözümde. Bazen konuşmadan tek bir şarkı paylaşmak, bazen de 'off bitsin artık' diyeceğiniz ama bir türlü okumayı bırakamayacağınız yazılar yazmak istiyorum. Demem o ki bu kez sınırım yok.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder